top of page
Yazarın fotoğrafıPsikolog Londra Terapi Platformu

Kişilik Bozuklukları

Güncelleme tarihi: 2 Nis

Kişilik bozukluğu, kişinin çevreye uyumunu, günlük işlevselliğini bozan, kendinde gerilim- kaygı hali oluşturup, içinde yaşanılan kültürün beklentilerinden sapma gösteren, süreklilik taşıyan bir hal alması durumunda bahsedilen bedensel, düşünsel ve ruhsal özelliklerdir. Kişilik bozukluğunda söz konusu örüntünün kişi tarafından kullanılma sıklığı, seviyesi ve yaşamındaki işlevsellikte bozulmaya neden olması tanı için önem taşır. Bu nedenle kişilik bozukluğunu düşündüğümüzde öncelikle kendimize kişi ile ilgili şu soruları sormamız gerekir:

  1. Hangi durumsal koşullar benim/ arkadaşımın/ akrabamın davranışlarını etkiliyor olabilir?

  2. Gözlediğim davranışlar uzun süreli bir davranış örüntüsünün parçası mıdır yoksa yalnızca zaman zaman mı ortaya çıkıyor?

  3. Gözlediğim davranışlar benim/ diğerlerinin hayatları üzerine bozucu etkisi var mıdır?

  4. Kültür içinde uyumlu sayılabilecek ölçütlerle bağdaşıyor mu?

Bu soruları aşağıda kişilik bozuklukları açıklanırken ele alalım.


Paranoid Kişilik Bozukluğu

Paranoid kişilik bozukluğunda, kişiler yoğun ve diğerlerine karşı haklı çıkarılamayan güvensizlik hissederler, diğerlerinin sadakatini ve güvenirliğini sürekli sorgularlar, yaşadıkları durumları çok fazla inceler ve sıklıkla diğer insanların fark edemediği ayrıntıları fark ederler. Yakaladıklarını düşündükleri ipuçlarının anlamını abartırlar ve insanların “gerçek “niyetlerini keşfetmek için çok zaman harcarlar. Aynı zamanda eleştirilere çok duyarlıdırlar ve genelde şüphe duydukları durumları yanlış yorumlama eğilimindedirler. Paranoid kişilik bozukluğunun genel popülasyondaki oranın %0.5-5.6 arasındadır.


Şizoid Kişilik Bozukluğu

Şizoid kişilik bozukluğunda kişiler her türlü kişilerarası ilişkiden kaçınırlar ve diğerleriyle etkileşimlerinde soğuk davranışlar sergilerler. Diğer insanlar onları soğuk, yalnız, diğer insanlardan kopuk, tek düze bir duygulanım gösteren bireyler olarak tanımlarlar. Bu tanıyı alan insanlar ilişkilerden kronik olarak kaçınır ve duygusallığı anlamadan yoksundurlar. Psikanalitik kurama göre şizoid kişilik bozukluğu, çocuğun sevgiyi vermeyi ve almayı öğrenemediği anne-çocuk ilişkisinden kaynaklanır, çocuk ilişkileri ve duyguları tehlikeli olarak görür bu nedenle kendi duygularından ve diğer insanlardan izole kalmayı tercih eder.


Şizotipal Kişilik Bozukluğu

Şizotipal kişilik bozukluğunun tipik özelliklerinden biri olan bilişte tuhaflığın kategorileri şunlardır:

  1. Paranoya ya da şüphecilik: Paranoid kişilik bozukluğu hastaları gibi, şizotipal kişilik bozukluğu hastaları da diğer insanların davranışlarını aldatıcı ve düşmanca olarak algılar ve sosyal anksiyetelerinin büyük kısmı bu paranoyadan kaynaklanır.

  2. Referans düşünceleri: Tesadüfi bazı olaylar ya da koşulların kendileriyle ilgili olduklarına inanırlar.

  3. Garip inançlar ve sihirsel düşünceler: Kültürel değerlerle uyumlu olmayan inanışları vardır. Örneğin diğerlerinin ne düşündüğünü bildiğine inanması gibi.

  4. Algı yanılsamaları, uygunsuz ve kısıtlı duygulanım.

  5. Tüm bunlara bağlı olarak bu kişilerin konuşması bağlantısız, durumsal, belirsiz ya da çok ayrıntılı olabilir. Diğerleriyle etkileşiminde uygun olmayan duygusal tepkiler verebilirler ya da diğerlerinin yaptıkları ya da söylediklerine hiçbir duygusal tepkide bulunmayabilirler. Bunun yanında davranışları da garip olabilir ve dikkatleri kolayca dağılabilir ya da tam tersine bir objeye uzun süre odaklanabilirler. Düşünce davranış ve konuşmalardaki gariplikler şizofrenideki garipliklere benzer olduğu halde onlar kadar ağır değil ve bu hastaların gerçekle temel bağlantıları kopmuş değildir.,


Antisosyal Kişilik Bozukluğu

Antisosyal kişilik bozukluğu olan kişiler diğer insanlar ile olumlu ilişki kurmada zorluk yaşarlar, sosyal norm ve değerlere uymayan davranışlarda bulunma eğilimi gösterirler. Diğerlerine karşı saldırgan yasadışı hareketlerde bulunabilirler (hakaret, adam öldürme, tecavüz). Kendilerini suçsuz göstermek için ısrarcıdırlar ancak gerekli olduğunda istediklerini elde edinceye kadar ince ve kibarmış gibi davranabilirler.

Antisosyal Kişilik Bozukluğunun temel özellikleri: dürtüler üzerinde zayıf kontrol, engellenmişliğe karşı düşük tolerans düzeyi ve sıklıkla dürtüsel şekilde hareket etme; davranışlarının sonuçlarıyla ilgili herhangi kaygı taşınmama ve olası tehlikeleri düşünmeden riske girme ve heyecan aramadır. Antisosyal kişilik bozukluğu hastalarının %80’inde madde kötüye kullanımı görülür. Madde kötüye kullanımı büyük olasılıkla dürtüsel ve antisosyal davranışları beslemektedir. Alkol ve diğer maddeler kişinin davranışı üzerindeki kontrolünü azaltarak saldırganlıklarını arttırır. Bu hastalar terapiye ihtiyaçları olduğuna inanmamaya eğilimli kişilerdir. Tedaviye; evlilik sorunu, iş çatışmaları ya da ilişki sorunlarından dolayı başvurabilirler. Güncel durumların sorumluluklarını kabul etmekten ziyade diğerlerini suçlamaya eğilimlidirler.


Narsisistik Kişilik Bozukluğu

Bu kişiler eleştiriye dayanamaz, diğerlerinden beğeni, onay, övgü beklerler. Beklentileri karşılanmadığı zaman hayal kırıklığı yaşarlar, öz saygıları düşer. Kendisi ile ilgili çok önemli olduğu, başarılı, güzel kusursuz olduğu vb. inançları vardır. Çok özel bir insan olduğuna inanan kişi sadece kendisi gibi özel olan insanlar tarafından anlaşılacağına inanır. Diğerleri ile olan ilişkilerinde onların duygularını anlama ve tanıma konusunda isteksizdirler. Genelde depresyon ve hayat stresörlerine uyum sağlamada zorlandıkları için tedaviye başvururlar.


Borderline Kişilik Bozukluğu

Borderline kişilik bozukluğunun özellikleri duygu durumunda değişkenlik, terk edilmeye aşırı duyarlılık, kendine zarar verici davranışlar, kendilik ile ilgili düşüncelerinde değişkenlik, kendinden şüphe ile grandiyoz ve kendine değer verme arasında gidip gelmeler olarak gözlenir. Kişilerarası etkileşimleri, diğerlerini aşırı derecede idealize etmekten, onları değersizleştirmeye kadar gider. Sıklıkla korkunç bir boşluğun içinde olduklarını söylerler. Ondan dolayı o büyük boşluğunu doldurabileceğini düşündükleri yeni ilişkilere girebilirler. Diğerlerinin onları reddetmiş gibi algıladıkları zaman kendi kendilerini reddederler ve sonuç olarak da kendini cezalandırma ve/veya zarar vermeye doğru gidebilirler. Bu kişiler kendileriyle ilgili düşüncelerini (benlik kavramları) ya da diğerleriyle ilgili olan düşüncelerinin pozitif ve negatif özelliklerini bütünleştirememişlerdir. Kendileri ve diğerlerini ya tam-iyi ya da tam-kötü olarak görür ve bu iki fikir arasında gidip gelirler. Bu süreç bölünme olarak adlandırılmıştır. Borderline kişilik bozukluğunda ilişkilerde yaşanan bu tutarsızlık bu bölünme olgusundan kaynaklanmaktadır.


Histriyonik Kişilik Bozukluğu

Histriyonik kişilik bozukluğunda kişi dikkatin merkezinde olmak ister, bunu açıkça baştan çıkarıcı davranışlarda bulunarak, fiziksel görünüşlerinin olumlu özelliklerini vurgulayarak elde etmeye çalışır. Olayları dramatize etme, abartılmış beden ve yüz hareketleri gibi özellikleri bulunur. Diğerleri onları yüzeysel, ben-merkezci, talepkar, zevk verici şeyleri ertelemede yetersiz olarak görür. Çabuk arkadaş olabilir ancak çabuk reddedilmiş hissederler. Cinsellik dışındaki konuları cinselleştirdikleri görülür ancak cinsel yaşamlarında derin cinsel korkuları ve kısıtlamaları vardır. Bu bireylerin sağlık sorunlarını abartmaya eğilimli oldukları, intihar girişiminde bulunma oranlarının daha fazla olduğu gözlenmiştir.


Kaçınan Kişilik Bozukluğu

Bu kişiler diğerleri tarafından eleştirilmekten, aşırı gerginlik hissettikleri için eleştirilme olasılığı içeren her türlü etkileşimden kaçınırlar. Sosyal açıdan izole bir meslek seçebilirler ve etkileşimde bulunmak zorunda oldukları durumlarda, değerlendirilme ya da eleştirilme ipuçlarına aşırı derecede duyarlı olabilirler. Saçma bir şey söylemekten ya da kendilerini utandıracak bir şey yapabileceklerinden korkarlar. Diğerleriyle ilişki kurmak için can atarlar fakat kendilerini bu ilişkilere layık görmezler ve sonuç olarak da kendilerini sosyal ortamlardan izole ederler. Sosyal fobi ile benzer birçok yönü bulunmasının yanında belirgin bazı farklılıkları da bulunmaktadır: Kaçınan kişilik bozukluğu olan kişileri sosyal etkileşimlerden kaçınmaya götüren şey; genel bir yetersizlik duygusu, genel ve süregelen eleştirilme korkusudur. Sosyal fobisi olan kişiler ise; performans göstermeleri gereken durumlardan korkarlar, genel yetersizlik duygusuna sahip değildirler.


Bağımlı Kişilik Bozukluğu

Bu kişilik bozukluğuna sahip kişilerin çocukluk döneminde aşırı korunan, özerklik ve girişim yetileri kısıtlanarak büyütülen kişiler olduğu gözlenmiştir. Bağımlı kişilik bozukluğunda kişi kendisi için karar vermekte zorlanır, başkalarının öğüt ve desteği ile karar verebilir. Kişi yalnızca ilişkiler yardımıyla işlev görebilir. Çevresinde kendisine bakan, koruyan, destek olan, karar veren bir kişi olmazsa kendisini güvensiz ve tedirgin hisseder. Sorumluluk alırken başkalarına ihtiyaç duyar. Bu kişilik bozukluğunda derinden reddedilme ve terk edilme korkusu sürekli olarak mevcuttur. Başkalarının desteği için hoşlarına gitmeyecek şeyleri yapabilirler. Bu kişiler için sorumluluk almayı ve özerk karar vermeyi gerektiren işlerden çok denetim sağlayan koruyucu iş yerleri uygundur. Bağımlı kişilik bozukluğuna komorbid majör depresyon ve kronik anksiyete eşlik edebildiği gözlenmiştir

Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu

Obsesif-kompulsif kişilik bozukluğu olan kişi, kendini ve çevresini aşırı derecede kontrol eder, mükemmeliyetçidir, katı kuralları vardır. Gündelik hayatta detaylara dikkat etme, yapılan etkinliğin asıl amacını unutacak kadar kural, ayrıntı, sıralama, organize etme ile ilgilenirler. Tüm bunlar birçok toplumda çok değer verilen özelliklerdir. Fakat bazı insanlar bu özeliklerin aşırı uçlarındadır ve bunun sonucu olarak da katı, kesin, mükemmeliyetçi, dogmatik ve duygusal açıdan bloke edilmiştirler. Erken psikodinamik kuramcılar; Obsesif-kompüslif kişilik bozukluğunun anal dönemde fiksasiyon sonucu olduğunu savunmaktadırlar. Bu aşamada tuvalet eğitimi sırasında ebeveynler çocuğa cezalandırıcı ve açık bir şekilde titiz davranmışlardır (Freud, 1963). Sullivan (1953)’ a göre bu bozukluk; çocukların sahte sevgi ve kibarlık arkasında saklanan büyük öfke ve nefret dolu ortamlarda büyüdükleri zamanda oluşmaktadır. Çocuklar kişiler arası becerilerini geliştiremezler, onun yerine yakınlıktan kaçınır, benlik saygısı ve benlik kontrolü duygusunu sağlamak için katı kurallara uymaya başlarlar.


References: dbe.com.tr

52 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comentarios


Los comentarios se han desactivado.
bottom of page