Kaygı, bu kelimenin doğuşu Antik Yunan’da gerçekleşmiş olup, anksiyete (anxiety) kelimesiyle karşımıza çıkmaktadır.
Pandemi döneminde evlere kapanmayla birlikte insanlık büyük bir boşluğa düşüp, kendi kendini dinleme fırsatı buldu. Gelecekle ilgili hayallerimizin olması ve geleceğe yönelik hiçbir hayalimizin gerçekleşmeyeceğini düşünmemizle beraber bu hayalimiz bir kaygıya yol açıyor. Dev hayallerimizin hemen ardından, “Acaba bu hayallerim gerçekleşecek mi? Gelecekte beni neler bekliyor?” sorularıyla zihnimiz meşgul olmaya başladı. İlk başta bu sorulara olumlu yanıtlar verebiliyor ve sistemli çözümler üretebiliyorken, Pandemi döneminin uzaması ile geleceğin belirsiz bir boşluğa dönüşmesi bu düşüncelerimizin kökleşip inanç sistemimize yerleşmeye başlamasına yol açtı.
Gel gelelim bu inanç sistemimizi nasıl değiştireceğiz? Bu soruyu yazıyı yazmaya ilk başladığımdan beri düşünüyorum. Düşündükçe yeni planlar, yeni planlar aklıma geldikçe tekrar belirsizliğin verdiği boşlukla kısır bir döngüye giriyorum. Ah keşke lambadan çıkan cin gerçek olsa. Bu cin sorularımızı yanıtlayıp, geleceği görmemize olanak sunsa ve bu kaygıdan şıp diye kurtuluversek. Biz insanlar, mükemmel olanın hayatımızda olmasının zorunlu olduğunu düşünürüz. Bunun iyi tarafları olmasıyla beraber bizi yıpratan ve süreçte kaybolup gittiğimiz taraflarını da es geçmemek lazım.
Mükemmeli aramak kaygıyı oluşturan temel sebeplerden. Asıl mesele gelecek kaygısından kurtulmanın yolunu bulmak değil, anda kalmanın ve anı yaşamanın
keyfini çıkartabilmekte. Peki ne oluyor da yarının telaşına böyle kapılıyoruz? Anı yaşamak deyince aklımızda hep vurdumduymaz insan tipi canlanıyor. Bu düşünce bile bizi andan uzaklaştırıyor. Anı yaşamak o an bulunduğumuz durumdan keyif alıp, yaşadığı anın tadını çıkartabilmek. Bir yarış esnasında sadece kazanmayı hedeflemek belki bizi hedefe ulaştıracak ve kazanacağız. Peki ya tüm o yarış sürecinin keyfi? Bir daha geri gelecek mi? Geleceği ileride ararken geride kalıyor ve o arada sıkışıp kalıyoruz.
Gelecekten kaygılanmayıp, geçmişe pişmanlık duymadan anda kalmak dileğiyle. Peki ya anda kalmak neydi?
Sena Nur Zaloğlu
Stajyer Psikolog
Comments